Musmutlu yıllar...

Sen, ben, o değil; biz olabildiğimizde,

Eleştiri, suçlama, utandırma, aşağılama, yargılama ve damgalamanın ötesine geçebildiğimizde,

Haklı-haksız, doğru-yanlış, güzel-çirkinin yerine saygı, sevgi ve mutluluğu daha çok düşünebildiğimizde,

Herkesin parmak izi gibi farklı olduğunu görebildiğimizde,

Farklılıklarımızı olduğu gibi kabul edebildiğimizde,

Gerçeklere saygıyı benimsediğimizde,

Yalnızca anlamak için dinleyebildiğimizde,

Empati kurabildiğimizde,

Gerçek ihtiyaçlarımızın farkına varabildiğimizde,

Hayallerimizin, beklentilerimizin, istek ve arzularımızın gerçekte ne olduğunu anlayabildiğimizde,

Kendimizi en uygun şekilde ifade edebildiğimizde,

Saygı ile ricada bulunabildiğimizde,

Kısacası doğayla, hayatla, kendimiz ve birbirimizle bağ kurabildiğimizde,

Konuşmayı sohbete çevirebildiğimizde,

İletişimi ilişkiye dönüştürebildiğimizde,

İşte o zaman hayatı bayram edebilir ve bu dünyayı cennete çevirebiliriz sanıyorum.

Herkese musmutlu yıllar diliyorum.

Sağlık, afiyet, huzur, mutluluk ve neşe ile...

Erkan Yüksel

İŞTE PROJE RAPORUMUZ: Aşağıdaki bağlantı üzerinden tam metni indirebilirsiniz....

TÜBİTAK (SOBAG) desteği ile tamamladığımız 1001 araştırma projemizin merakla beklenen raporunu sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
Raporumuza PDF olarak aşağıdaki bağlantı üzerinden erişebilirsiniz.

https://drive.google.com/file/d/1h3c1fm4TmYNZ23_79ztCT4k1wTxY8AJP/view?usp=sharing

Bir pazar macerasının sonu...

Sebze-meyve pazarına gitmeyi, taze ürünler almayı seviyorum. Çocukluğumdan gelen bir alışkanlık belki de. Bilemiyorum… Uzun süredir, hatta yıllardır Eskişehir’de pazara gitmiyordum. Pandemi döneminde yazlıktaydım ve bu alışkanlığıma geri döndüm. Eskişehir’e gelince devam etmek istedim.

Üniversite için tercih öncesi...


Haydi, gözlerinizi kapatın ve beraber bir hayal kuralım. İstediğiniz fakülteyi kazanmış, mezun olmuşsunuz. Aradan da 5 yıl geçmiş. O anı hayal edebilir misiniz? 

Ne yapıyorsunuz? Neredesiniz? Kimlerle birliktesiniz? Hangi şehirde, hangi işte, nasıl bir pozisyondasınız? Kazancınız nasıl? Evli misiniz? Bir gününüz nasıl geçiyor? Mutlu, huzurlu, sağlıklı mısınız? Geleceği nasıl görüyorsunuz? Başka neler var? 

Şimdi, tercih zamanı... 



 

Türkiye'nin medya ve kamuoyu zihin haritası çıkarılıyor



Anadolu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen “Medya, insanların nasıl düşüneceğini ne ölçüde etkilemektedir?” adlı bilimsel araştırma projesi çerçevesinde, üçüncü aşama gündem belirleme araştırması gerçekleştiriliyor.

Uzmanları kaleme aldı! Sağlık profesyonellerine iletişim rehberi olacak

“Hekimler, Hemşireler ve Diğer Sağlık Çalışanları İçin Sağlık Hizmetlerinde Özel İlgi Grupları ve Dezavantajlı Gruplarla İletişim” kitabı okuyucuyla buluştu. Sağlık profesyonelleri için rehber niteliğinde olan kitapta, alanında uzman yazarlar; sağlık profesyonellerine, hastalar ve hasta yakınlarıyla iletişim ve ilişkilerde yararlanılabilecek bilgi ve deneyimleri bir araya topladı.



Haberi başka türlü yazmak da mümkün mü?

Uzun süredir sağlık haberlerini inceliyorum. Haberlerin neredeyse tamamı ilgi çekici bir başlık, özetleyici bir haber girişi ve önemliden daha az önemliye doğru bir konunun aktarımını içeren ters piramit tekniğiyle yazılıyor. Genellikle de tek bir haber kaynağı ile yapılan görüşme, habere konu ediliyor. İletişim fakültelerinde anlatılan diğer haber yazma teknikleri neredeyse hiç kullanılmıyor. Bunun başlıca nedeni haberlerin haber ajanslarından geliyor olması. Bir başka neden ise belki de muhabirlerin işin kolayına kaçmaları…

 

Kışın günü bir Viyana macerası...



Geçen hafta küçük bir ekip beş gün için Viyana’daydık. Bu kısa ziyarette ne gördük, ne yaptık “kısaca” paylaşmak istiyorum. Önce en çok dikkatimi çeken iki şeyi söyleyeyim: Birincisi, kışın günü Viyana’ya gidince “Viyana şöyle güzel, böyle güzel” sözlerine aldanarak beklentiyi yüksek tutmamak gerekiyor. “Biz Eskişehirli’yiz, Erzurum’un soğuğu nedir ki” diyecek olursanız, Viyana ile sizi tanıştıralım… O nasıl bir rüzgâr öyle… Sanki adamı uçurtma gibi uçuracak… Bir de soğuk esiyor… İnsanın içine işliyor adeta… O yüzden "kışın günü" Viyana’ya girecekseniz, sokakta yürüyecekseniz, aman dikkat… Lahana gibi kat kat giyinmek gerekiyor… Ha, bir de yolda yürürken kolunu tutacağınız bir eşinizin olmasını tavsiye ederim…