“GERÇEK mi, algı mı?” sorusunun gölgesinde geçen bir çağda yaşıyoruz. Bilginin adeta yağmur gibi üzerimize yağdığı ve gerçeğe ulaşmanın giderek zorlaştığı bir çağdayız. Bir önceki yazımızda algı yönetimi stratejilerini, tarihsel örneklerini ve medya üzerindeki etkilerini ele almıştık. Bu yazıda ise vatandaş olarak bizim, algı operasyonlarına karşı nasıl korunabileceğimizi, hangi yöntemleri izleyeceğimizi ve algı yönetimiyle nasıl mücadele edebileceğimizi ele aldım.
Algı Yönetimi Nedir, Nasıl Yapılır, Neden Önemlidir?
Kimi zaman bir komutanın hitabetiyle, kimi zaman bir heykelin duruşuyla, kimi zaman da bir taş kabartmanın suskun ama etkili anlatımıyla…
M.Ö. 5. yüzyılda Atinalı Perikles, Peloponez Savaşları sırasında yaptığı hitabelerle ün kazanmıştır. Bu sözleriyle yalnızca ölen askerleri onurlandırmamış; aynı zamanda halkın savaşma isteğini tazelemiş, kayıpları anlamlı kılmış, direnişi güçlendirmiştir.
Roma İmparatorluğu da zafer takları, arenalardaki gösteriler ve görkemli törenlerle imparatorluk görkemini hem gözlere hem gönüllere kazımıştır.
M.Ö. 1274’teki Kadeş Savaşı ise hem Mısırlıların hem de Hititlerin kendi halkına “biz kazandık” dediği bir savaştır. Askeri açıdan kesin bir galibi olmayan bu savaşın ardından iki hükümdar da kendi zafer anlatılarını inşa etmiştir. II. Ramses, Mısır tapınaklarındaki kabartmalarda kendisini “tek başına yüzlerce düşmanı yenen tanrısal komutan” olarak resmettirirken; Hitit tabletlerinde Mısırlıların pusuya düşürüldüğü, geri çekildikleri ve bölgenin Hititler tarafından kontrol altına alındığı yazılmıştır.
Tarihte hiçbir iktidar, halkın ne düşüneceği, neye inanacağı ve neyi tartışacağı konusunda sahayı başıboş bırakmamıştır.
Ancak günümüzde bu alan yalnızca iktidarların değil; bireylerin, şirketlerin, dijital platformların ve hatta algoritmaların da müdahil olduğu çok aktörlü bir mücadele zeminine dönüşmüştür.
Bu yazıda, “algı yönetimi” kavramını tarihsel örneklerden günümüze taşıyarak; bu stratejinin ardındaki dinamikleri, kullanılan temel teknikleri ve günümüzde aldığı yeni biçimleri değerlendirmeye çalıştım.
“Sosyoloji, Demokrasilerde Yaşanan Zehirlenmelerin Panzehiridir”
Geçtiğimiz hafta Fransa’nın Nice şehrinde uluslararası, disiplinlerarası bir kongreye katıldım. Kongrede dikkatimi çeken sunumlardan biri, ABD’li gazeteci ve Boise State Üniversitesi öğretim üyesi Carissa Wolf’un, gazetecilik uygulamalarında ve eğitiminde sosyolojik yaratıcı yaklaşımlarla eleştirel hikaye anlatımı üzerine yaptığı çalışmaydı.
Wolf’un en çarpıcı cümlesi ise şuydu:
“Sosyoloji eğitimi olmadan gazetecilik eğitimi olmaz. Çünkü sosyoloji, demokrasilerde yaşanan zehirlenmelerin panzehiridir.”
Ardından ABD’de bile gazetecilik müfredatlarında sosyolojinin çoğu zaman göz ardı edildiğinden yakındı.
Wolf’un bu sözü beni derinden düşündürdü.
Çünkü sadece gazetecilikte değil, aslında bütün meslek alanlarında şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor:
“Sosyoloji eğitimi olmadan insanı, toplumu ve yaşadığımız dünyayı nasıl anlayacağız?”
EGE ZİRVESİ: 13. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi’nde 30 ülkeden 500’den fazla bildiri sunuldu
İzmir, 13-15 Haziran tarihlerinde sosyal bilimler alanında önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. EGE 13. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, dünyanın dört bir yanından akademisyenleri bir araya getirdi.
30 ülkeden 500’ü aşkın bildiri, üç gün boyunca çevrim içi ve yüz
yüze oturumlarda sunuldu. Türkiye’nin yanı sıra Kanada, Almanya, Fransa,
Endonezya, Nijerya, Güney Kore, İtalya, Azerbaycan, Kazakistan ve Meksika’dan
gelen bilim insanları, farklı alanlarda güncel çalışmalarını paylaştı.
Kongrede dikkat çeken sunumlar arasında, Anadolu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erkan Yüksel’in başkanlık ettiği oturumda, çağdaş medya çalışmaları ve psikososyol araştırmalar ele alındı.
Prof. Dr. Yüksel, iki ayrı bildiriyle dijitalleşmenin bireysel ve toplumsal psikolojiye etkileri ile sağlık haberciliğinde etik ve güvenilirlik konularını tartışmaya açtı.
Navigasyon’un Öğrettikleri: “Rota Yeniden Hesaplanıyor”
Bu sabah İstanbul’dan Eskişehir’e doğru yola çıktım. Ne ilginçtir ki, aynı anda üç farklı navigasyon uygulamasını kullanmak gibi tuhaf bir deneyimim oldu. Ve yol boyunca düşündüm: Eğer navigasyon bir yaşam koçu olsaydı, onu nasıl tanımlardık? Hayatımızda nasıl bir rehber olurdu?
Kanal 26’da medya, manipülasyon, etik ve yapay zekayı konuştuk
Jülide Aykut’un hazırlayıp sunduğu Misafir Köşesi programında derin bir sohbete daldık!
🔍 Programda neler konuştuk?
• Medyanın gücü: "Gündem belirleme" ve kitleleri yönlendirme etkisi nasıl işliyor?
• Demokraside medyanın rolü: Tarafsızlık mümkün mü? Yoksa yeni kriterimiz şeffaflık mı?
• Yapay Zeka Devrimi: Matbaa kadar köklü bir değişim kapıda! Peki etik sorunlara hazır mıyız?
• Dijital dolandırıcılık: Sahte web sayfaları, tehlikeler ve korunma yolları…
📌 Programı şurada izleyebilirsiniz:
İletişimciler için farklı bir kariyer kapısı...
Yeni Rektörümüz, eski mezunumuz Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, bugün fakültemizin konuğu oldu. “Gönüllü Olmak Kendini Bilmek” konusunda bir seminer verdi.
Öğrencilerimize, “Kariyerini bir sivil toplum kuruluşunda sürdürmek isteyen var mı?” diye sordu. Hiçbir öğrencimizden yanıt çıkmadı. Belki de bugüne kadar hiç de düşündüğümüz ya da hedef tahtasına koyduğumuz bir alan değildi. Gerçi çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev yapan mezunlarımız vardı ama STK’ların kariyer kapısı olabileceği fikri bizde pek de uyanmamıştı.
Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Bölümü Danışma Kurulu...
Değerli hocalarım, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof Dr Nazife Güngör ve İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof Dr Süleyman İrvan'a teşekkür ediyorum.
📰 Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, akademik müfredatın geliştirilmesi, gazetecilik eğitiminin kalitesinin artırılması ve medya sektörüyle ilişkilerin güçlendirilmesi amacıyla Gazetecilik Bölümü Danışma Kurulu’nu oluşturdu.