CIM2024'de Prof. Dr. Maxwell McCombs'u anmak üzere dünyanın farklı ülkelerinden katılımcılarla 6 Kasım 2024 Çarşamba günü gerçekleştirdiğimiz törende yaptığım (daha doğrusu yapmaya çalıştığım) konuşma...
...
Prof. Dr. Maxwell McCombs anısına düzenlediğimiz bu özel oturuma katıldığınız için hepinize hoş geldiniz demek istiyorum. Bugün bu toplantıya bu salondaki bizler dışında, şu anda online olarak bağlanan, dünyanın diğer ucundan akademisyen dostlarımız da bulunuyor. Onlara da buradan el sallamak istiyorum.
Ayrıca şu anda burada olamayan, ancak bu toplantı için gönderdikleri video kayıtları ile söz almak isteyen dostlarımız da var. Onlara da teşekkür ediyorum, minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
Bu hoşgeldiniz ve teşekkürlerimin ardından söze nereden başlayacağımı ise pek de bilmiyorum.
Çünkü 20 yılı aşan süredir şu ya da bu şekilde organize etmeye çalıştığım bu sempozyumun en zor oturumu ve en zor anı sanıyorum bu an.
İçinde bulunduğumuz şu ana kadar buraya çıkıp ne söyleyeceğimi bir türlü zihnimde toparlayamadım.
Daha birkaç ay önce Prof McCombs ile yazışıyorduk ve bu sempozyuma kimleri davet edeceğimizi, neyi nasıl yapacağımızı, onun bir şekilde, nasıl katılabileceğini konuşurken şimdi onu rahmetle andığımız bu oturuma başlamış durumdayız.
Bu karmaşık duygu ve düşünceler içinde, bütün renklerin birbirine karıştığı anlarda, neyi nasıl söylemeliyim diye düşünürken zihnimdeki kalabalığın arasında aklıma okuduğum kitaplardan biri geldi.
Bu kitabı okumam için bana sevgili hocam, Prof Dr Ali Atıf Bir tavsiye etmişti.
1990’lı yılların sonuydu.
Bir yandan doktora tezim, bir yandan gazete işlerim, bir yandan da genç hayatımın en zorlu dönemlerinden birini yaşıyordum.
Yıllardır dünyanın en çok satanlar listesinden inmeyen bir kitap.
Bugüne dek 38 dilde 20 milyon satmış.
Türkiye’de de en son 67 baskı yapmış.
Belki siz de okumuşsunuzdur.
Stephen Covey’in Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabı…
Kütüphaneden Ali hocamın tavsiye ettiği bu kitabı ödünç alıp ilk okuduğumda pek de bir şey anlamadım. Sonra satın alıp yıllar içinde birkaç kez okudum. Özetini çıkardım. Hatta kimi zaman öğrencilerime, arkadaşlarıma çeşitli vesilelerle hediye ettim.
10 yıldan uzun süredir verdiğim Etkili İletişim Teknikleri dersimde de okuma listesinin başına bu kitabı yerleştirdim.
Kitabı her okuduğumda başka bir şey anladım. Başka bir çıkarımda bulundum.
İşte bu kitapta bir bölüm var.
“Sonunu düşünerek işe başlamak” başlıklı bölümde Covey, bir cenaze törenini hayal etmemizi ister. Bundan üç yıl sonraki kendi cenaze törenimizi…
Törende dört kişi konuşacaktır. İlk kişi aileden biri, ikinci kişi kişiliğimiz hakkında bilgi verebilecek dostlarımızdan biri, üçüncü kişi iş yerinden ya da meslektaşlarımızdan biri ve dördüncü kişi, hizmet verdiğimiz toplumsal bir kurumdan biri.
Kendi cenaze törenimizde kimin ne konuşacağını hayal etmimizi ister Covey…
Ve şimdi biz de Prof Dr Maxwell McCombs’u anmak üzere burada toplanmış bulunuyoruz.
Dünyanın bir çok ülkesinden pek çok akademisyen, onu rahmetle anıyoruz.
Yaklaşık bir ay gibi kısa bir süre içinde Prof McCombs’un hayatta iken dokunduğu pek çok hayattan yalnızca benim tanıyabildiklerim ve hızlıca ulaşabildiklerim bugün burada, bu anma töreninde birer konuşma yapacaklar.
İnanıyorum ki, biraz daha vaktimiz olsaydı ve biraz daha fazla kişiye ulaşabilseydik, bugün çok daha fazla kişi, onun hakkında duygu ve düşüncelerini dile getirmek üzere aramıza katılacaklardı.
Bir ara durdum ve bunu düşündüm…
***
Sonra üniversite yıllarımda ev arkadaşlarımla kitap okuma ve tartışma gecelerimizden birine konu olan ilginç kitaplardan biri geldi aklıma. Eric Fromm’un “Sahip Olmak ya da Olmak” kitabı.
O kitabı da ilk okuduğumuzda pek anlayamadığımızı düşünüyorum.
Bugün 50’li yaşlarda yol almaya başladığımda, sahip olmakla olmak arasındaki farkı daha iyi görebiliyorum.
10 yıldan uzun süredir vermekten büyük bir zevk aldığım Etkili İletişim Teknikleri dersimin ilk gününde öğrencilerimden kendileri için özel bir defter ve kalem almalarını, her akşam günlük tutar gibi bu deftere bir şeyler yazmalarını istiyorum.
Defterin arka sayfalarına ise her bir sayfaya bir soru başlığı yazdırıyorum ve dönem sonuna kadar bu soruları bir şekilde yanıtlamaya çalışmalarını bekliyorum.
Bu sorulardan ilki şu: En büyük hayaliniz nedir?
Sonra böyle bir hayale sahip olmanın ne demek olduğunu, bu hayali zihinlerinde canlandırmalarını, isterlerse yazıyla, isterlerse resimle anlatmalarını istiyorum.
Aslında yıllardır sorduğum bu sorunun bir şekilde “sahip olmak”la ya da hedef koymakla ilgili olduğunu görüyorum. Para kazanmak, zengin olmak, yurt dışına gidip okumak, başka bir hayatı yaşamak, ne bileyim, müzikal yazıp yönetmek, bir hayır kurumu açmak ve daha pek çok şey, öğrencilerimin söylediklerinden bazıları…
Ancak “olmak” demek, bunların biraz daha ilerisi.
Para kazandığımızda ne olacak, profesör olduğumuzda ne olacak, yurt dışına gittiğimizde ne olacak, müzikal yazıp yönettiğimizde ya da bir hayır kurumu açıp yönettiğimizde ne olacak; bunlar gerçekleştiğinde biz, kendimiz, nasıl bir insan olacağız?
Hayal ettiğimiz insan, onun geçmişi, kişilik özellikleri, ailesi, akrabaları, yakınları, dostları, meslektaşları ve içinde yaşadığı ortam nasıl olacak?
Ve belki en önemlisi de bu hayatta nasıl biri olmak istiyorum?
Bu soru da sonraki derslerimizde deftere yazılacak soru başlıklarından biri…
Bir başka soruda da “Hayatınızda örnek aldığınız kimler var? Onların hangi yanlarını örnek alıyorsunuz?” sorusu.
Daha sonra “Olgun bir insan kimdir?” diye soruyorum öğrencilerime…
Bir öğrencimi tahtaya çıkarıp kendilerince olgun insanın özelliklerini yazdırmalarını istiyorum.
Benim de hayatımda örnek aldığım, bana el veren, hayatımın önemli dönemeçlerinde onların yönlendirmelerinin izlerini taşıdığım çok kıymetli hocalarım, hayatımın rehberi olan kişiler var.
Prof Dr Maxwell McCombs onlardan biri. Belki de en önemlilerinden biri.
Prof Dr Uğur Demiray hocam, Prof Dr Ali Atıf Bir hocam, Prof Dr Haluk Gürgen, Prof Dr İnal Cem Aşkun, Prof Dr Ali Murat Vural, Prof Dr Halil İbrahim Gürcan, Prof Dr Orhan Gökçe, Prof Dr Suat Gezgin, Prof Dr Engin Ataç, Prof Dr Sezen Ünlü, Prof Dr Şan Özal-Alp, Prof Dr Fevzi Sürmeli, Prof Dr Zühtü Altan, Emekli General Prof Dr Oktay Alnıak, Prof Dr Donald Shaw, Prof Dr Werner Severin, Prof Dr Serra Görpe, Prof Dr Ahmet Yalçın Kaya, Prof Dr Erol Özmen, gazeteci merhum Önder Baloğlu bu isimlerden özellikle ilk hatırladıklarım…
Her birine ayrı ayrı benim hayatıma dokundukları ve benim hayatımda bıraktıkları izler için teşekkür ediyorum.
İnsanın hayatındayken birilerine teşekkür etmesinin önemli olduğuna inanıyorum.
Prof Dr MCcombs’a da yazdığım mektuplarımda hep bu teşekkürü dile getirdim. Özellikle de artık hastalığının son zamanlarında…
Ayrıca onun da bana yazdıklarını şimdi hatırlıyorum…
***
Aslında hikayeyi en başından itibaren çeşitli vesilelerle birkaç kez anlattım.
1990’lı yılların sonunda doktora tezimi yazıyordum. Ekonomi haberciliği özelinde özelleştirme konusunu gündem belirleme kuramı ile ele almaya karar vermiştik. O günün telefonla çevirmeli internet bağlantısı üzerinden gündem belirleme kuramının isim babası Prof Dr Maxwell McCombs’un mail adresine bir şekilde ulaşmıştım. Sonra ona tezimle ilgili sorular yazmaya başladım. Mail üstüne mail attım.
Daha sonra McCombs hocam, “beni soru bombardımanına tuttun” demişti.
Yılmadan, usanmadan, sıkılmadan, üşenmeden benim sorularıma yanıt verdi.
Tez danışmanım Prof Dr Uğur Demiray gibi tezime rehberlik etti.
1999’da tezimi tamamladım.
2001 yılında Prof Dr Maxwell McCombs ve yakın arkadaşı, gündem belirleme kuramının diğer isim babası merhum Prof Dr Donald Shaw’ı burada, Eskişehir’de fakültemizin ev sahipliği yaptığı Medya ve Manipülasyon konulu bir sempozyuma davet ettik. Prof Dr Uğur Demiray hocamın organizasyonu ile iki araba, Prof Dr Judith Litterst ve merhum, sevgili hocamız Merter Oral ile birlikte kısa bir Türkiye turu yaptık.
İstanbul, Konya, Nevşehir, Ürgüp, Göreme, Eskişehir derken 2000 kilometreden fazla yol kat ettik. Benzin paralarını, yemekleri ve harcamalarımızın çoğunu Uğur hoca ve sponsor arkadaşları karşıladı.
Çok güzel anılar biriktirdik.
Bir yıl sonra Prof McCombs’tan aldığım bursla, misafir öğretim üyesi olarak ben Amerika’ya gittim. Orada benim gibi misafir öğretim üyesi olarak bulunan, yarım asırlık arkadaşım Prof Dr Serra Görpe ile tanıştım ve Prof Dr McCombs’un yan kapısındaki, aynı odayı paylaştık.
Prof Dr Uğur Demiray ve Prof Dr Suat Gezgin hocalarımızın da teşvikleri ile Prof Dr Maxwell McCombs ve Prof Dr Serra Görpe ile birlikte bu sempozyumu orada planladık.
Sempozyumun isim babası Prof Dr Maxwell McCombs’tu.
Aslında aldığım notlarda sempozyumun adı: Communication in the New Millennium yazıyordu ama ben kısaltma olarak CIM’i kullanmak üzere, biraz da unutkanlıkla, Communication in the Millennium ismini yazdığımı daha sonra fark ettim.
Sempozyumun ilk amacı Türk ve Amerikan iletişim bilimciler arasında köprü olmak, iletişim bilimciler arasında diyaloğu geliştirmekti.
O yıllarda değil Amerika’ya gitmek, gri pasaport almak için Ankara’ya iki kez gidip gelmek, vize için tekrar gitmek gerekiyordu.
Bu sempozyum sayesinde 10 yıllık Amerika vizesi aldık. Her yıl, iki yılda bir Amerika’ya gidip gelmeye başladık.
2003 yılında Austin’de gerçekleştirdiğimiz ilk sempozyuma yaklaşık 40 kadar akademisyen hocamız katılmıştı. Her seferinde Amerika’da farklı bir şehre, farklı bir üniversiteye konuk olduk. Türkiye’de de Anadolu Üniversitesi dışında, İstanbul Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi bu sempozyuma ev sahipliği yaptı.
20 yılı aşan sürede sanıyorum 1000’in üzerinde bildiri sunuldu, 1000’in üzerinde akademisyen bu sempozyumda söz aldı, hayatında ilk kez İngilizce bildiri sundu, Amerika’yı gördü, bilim insanları arasında iletişim, iş birliği ve diyalog gelişti.
Şimdi bir 700’ün üzerinde üyesi bulunan bir Facebook grubumuz, tüm sempozyum bildirileri açık erişiminin bulunduğu bir web sayfamız, Instagram ve YouTube kanalımız var.
2003 yılında toprağa ektiğimiz bu tohum, güneş, hava ve suyun buluşmasıyla genç bir fidana dönüşmüş durumda…
***
Peki, örnek bir insan, örnek bir akademisyen olarak Prof Dr Maxwell McCombs denildiğinde aklımıza neler geliyor?
Prof Dr Maxwell McCombs ve Prof Dr Donald Shaw’un ilk gündem belirleme kuramı makalelerinin yayınlandığı yıl, aynı zamanda benim doğduğum yıldı: 1972…
Geçen zaman içinde gündem belirleme kuramı birinci, ikinci ve üçüncü aşama gündem belirleme kuramı olarak evrildi.
Ben de geçen zaman içinde çocukluk, gençlik ve orta yaş dönemi gibi yaş aldım.
Gündem belirleme kuramının zaman içinde nereden nereye geldiği bundan önceki oturumda ayrıntıları konuştuk. Üçüncü aşama gündem belirleme kuramı artık zihnimizdeki haritalarla medya arasındaki bağa odaklanıyor. En önemli sorusu bir kişi ya da konuyu düşündüğünüzde, ilk olarak aklınıza neler geliyor?
Bu oturumda ben de sizlere sormak istedim: Prof Dr Maxwell McCombs denilince ilk olarak aklınıza neler geliyor?
Bu sorunun yanıtını düşünmenizi rica ediyorum.
Öte yandan bu toplantından önce bizim bölümdeki hocalarımızı teker teker dolaşarak bu soruyu kendilerine sordum. Yanıtlarını topladım. Neler dediler dersiniz? Şimdi okuyayım:
“Akademisyen, öncü, kuram babası, babacan, sakin, müzevazi, alçak gönüllü, nazik, entelektüel, çalışkan, üretken, yazar, güler yüzlü, sıcak, yardımsever, öğretim üyesi, örnek bir profesör, değerli bir insan, güler yüzlü, samimi, saygılı, dürüst, doğrudan yana, bilimden yana, iyi bir araştırmacı, önemli bir lider, yol gösterici, destekleyici, ufuk açıcı, tüm sorulara en ilgili şekilde yanıt veren, dikkatle dinleyen, insan gibi insan, iletişim kuramları, iletişim modelleri, iletişimin babaları, Prof. Dr. Donald Shaw, Prof Dr Werner Severin, Prof Dr Jim Tankard…”
Bölümümüz öğretim üyeleri arasında oluşan izlenimler alt alta yazdığımızda bunlar…
Geçen çeyrek asra yakın zamanda zihnimizde oluşan resmin köşe taşları…
***
En son 2015 yılında Los Angeles’da düzenlediğimiz sempozyum öncesinde Prof McCombs’u Austin’de ziyaret etmiştim. Beni evinde misafir etmişti. Birlikte Üniversite’deki emekli olduktan sonraki masasına gitmiştik.
O sabah kahvaltı masasında, eşi Betsy ile birlikte çektiğim bir fotoğraf vardı, onu da slayt gösterimizde sergilemek için çok aradım ama ne olduysa, bulamadım. O da zihnimdeki güzel anılardan biri olarak kaldı.
***
Vefatından birkaç gün öncesine kadar Prof McCombs ile hep yazıştık. Son TÜBİTAK projemizin İngilizce kitap olarak yayınlanması konusunda yayınevlerine aracılık etti. Makalemizin yayınlanması için de bize yol gösterdi. Son ana kadar sempozyum organizasyonu için konuk bulmak ve bu organizasyonu gerçekleştirmek üzerine kendisiyle haberleştik.
Prof Lance Holbert’e, Prof McCombs’un davetiyle bu yılki sempozyuma katıldığı için teşekkür ediyoruz.
Ancak Prof McCombs’un sağlık sorunları inişli çıkışlı bir şekilde yıllar içinde hep devam etti. Onca sağlık sorununa karşın yüzünden gülümsemesinin eksik olmadığını hatırlıyorum. Son ana kadar akademik çalışmaları ile dimdik durduğuna inanıyorum.
Dünyanın kaç farklı ülkesinden tam olarak bilmiyorum ama onun yetiştirdiği, benim gibi el verdiği, emeğinin geçtiği, onlarca ve yüzlerce öğrencisi olduğunu biliyorum.
***
Prof McCombs gerek bir akademisyen olarak mesleğine duyduğu tutku ile gerekse öğrencilerine ve dostlarına uzattığı eliyle daha uzun yıllar pek çoğumuza örnek olacak, nadir kişiliklerden biri olarak bu dünyada var olacak.
Onun fikirleri, yazdıkları makaleler ve kitaplarda hayat bulmaya devam edecek. Onun meşalesini ülkemizde de genç kuşaklara ve sevgili dostlarımıza aktarmaktan ben de büyük bir mutluluk duyuyorum.
Hep birlikte yaktığımız bu bilim ışığının aydınlattığı yolda ilerliyor, bu meşaleyi gelecek kuşaklara ulaştırmaya çalışıyoruz.
***
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabında “sonunu düşünerek işe başlama” alışkanlığının dışında, özetle sözü edilen diğer alışkanlıklar proaktif olmak, önemli işlere öncelik vermek, insanlar arası etkileşimde kazan-kazan diye düşünmek, önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışmak ve hep birlikte büyük bir sinerji yaratmak şeklinde özetlenebilir.
Uluslararası İletişim Sempozyumu sayesinde bugün Amerika’dan Türkiye’ye ve dünyanın 12 farklı ülkesinden 67 üniversitesinden 150’ye yakın akademisyen bir araya gelerek büyük bir sinerji oluşturduğumuzu düşünüyorum.
Bu sinerjinin önder ve örnek hocalarımızın aydınlattığı yolda, eksilmeden gelecekte de devam etmesini diliyorum.
İnanıyorum ki Prof Dr Maxwell McCombs da; Prof Dr Donald Shaw, Prof Uğur Demiray ve diğer akademisyen hocalarımızla birlikte, gökyüzünde gecelerimizi aydınlatan birer yıldız olarak çok daha uzun yıllar bilim yolumuzu, insan ve akademisyen kişiliğimizi aydınlatacaklar, bizlere rehber olacaklar.
Biz de bu bayrak yarışında, onlardan öğrendiklerimizle, bu meşaleyi, kendi yetiştirdiğimiz öğrencilerimize aktarmaya çalışacağız.
Bu, benim kişisel olarak organize komitesi başkanlığını yaptığım son organizasyon olacak. Bayrağı artık gelecek kuşağa devretmek istiyorum. Kendi adıma, bu sempozyumla ilgili misyonumu tamamladığıma inanıyorum.
Bu görüşlerimi Prof McCombs’la da vefatından önce paylaşmış ve onun da onayını almıştım.
Gelecek yıl inanıyorum ki genç arkadaşlarım, kendi özgün düşüncelerini de katarak çok daha iyi bir organizasyonla bu sempozyumu sürdürecekler. Özellikle sempozyumun indeks kaydının gerçekleştirilmesi adına, gelecekte atılacak çok önemli bir adım olduğunu söylemek istiyorum.
Son olarak, sözlerime son verirken, Prof Dr Maxwell McComb hocamız olmak üzere, yitirdiğimiz dostlarımıza buradan son bir kez daha saygı ve sevgilerimi ifade etmek, onlara cennette güzellikler dilemek istiyorum.
Bu toplantıya katıldığınız ve bu sinerjinin bir parçası olduğunuz için sizlere çok teşekkür etmek istiyorum.
İyi ki varsınız.
Prof. Dr. Erkan Yüksel